22. Cüz. Bilgisayar Hattı ile yazılmış Kur’an-ı Kerim Mushaf şerifi. Bu Kur’an-ı Kerim mushafı tevafuklu olup okunması kolaydır. Çok kolay bir şekilde Kuran okuyabilir. Mukabele yapabilirsiniz. Bilgisayar Hatlı Kur’an-ı Kerim’i 22. Cüz Arapça olarak buradan okuyabilirsiniz. Kuran-i Kerim 22. Cüz, Kuran-ı Kerim Oku
Ayetinin Meali (Anlamı): Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dileğine gerçeği işittirir. Sen ise onu kabirlerde olanlara işittiremezsin. Fâtır Suresi 22. Ayetinin Tefsiri: Bu karşılaştırmalı misaller mü’min ile kâfirin hâlini izah eder. Âyetlerde yer alan “gören” kelimesi mümini, “kör” kelimesi kâfiri
FatırSuresi 35 - Fatır Suresi Mehmet Okuyan meali ve tefsiri. 45 ayettir. Rahmân, Rahîm olan Allah’ın adıyla. Hamd (övgü), gökleri ve yeri yoktan yaratan,[1] melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan, yaratmada dilediğini(n sayısını) artıran Allah'adır. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
FâtırSüresi 22. Ayet Tefsiri. 21: Ne de gölge ile sıcak. 22: Dirilerle ölüler de bir
Ma yeftehillahu lin nasi min rahmetin fe la mumsike leha, ve ma yumsik fe la mursile lehu min ba'dih, ve huvel azizul hakim. Fatır Suresi 2. Ayeti Anlamı. Allah'ın insanlar için açtığı
USCG. ❬ Önceki Sonraki ❭ وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَحْيَآءُ وَلَا ٱلْأَمْوَٰتُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَآءُ ۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِى ٱلْقُبُورِ Ve mâ yestevîl ahyâu ve lel emvâtemvâtu, innallâhe yusmiu men yeşâu, ve mâ ente bi musmiin men fîl kubûrkubûri. Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. Türkçesi Kökü Arapçası ve olmaz وَمَا eşit س و ي يَسْتَوِي dirilerle ح ي ي الْأَحْيَاءُ ve وَلَا ölüler م و ت الْأَمْوَاتُ şüphesiz إِنَّ Allah اللَّهَ işittirir س م ع يُسْمِعُ kimseye مَنْ dilediği ش ي ا يَشَاءُ yoksa değilsin وَمَا sen أَنْتَ işittirecek س م ع بِمُسْمِعٍ kimselere مَنْ içindeki فِي kabirler ق ب ر الْقُبُورِ Diyanet İşleri Başkanlığı Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. Diyanet Vakfı Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin! Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Ölülerle diriler de eşit olmaz. Gerçi Allah her dilediğine işittirirse de sen kabirdekilere işittirecek değilsin. Elmalılı Hamdi Yazır Ölülerle diriler de eşit olmaz. Gerçi Allah, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin. Ali Fikri Yavuz Dirilerle ölüler hiç de bir olmaz, hülâsa müminlerle kâfirler müsavi değildir. Doğrusu Allah dilediği kimseye hakkı kabul ettirir işittirirse de sen, kabirde bulunanlara kalbleri ölü kâfirlere işittirecek değilsin. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Ölüler de müsavi olmaz diriler de, gerçi Allah her dilediğine işittirirse de sen kabirlerdekine işittirecek değilsin Fizilal-il Kuran Diriler ile ölüler de bir değildir. Allah dilediğine ses işittirir. Fakat sen mezarlıktakilere sesini işittiremezsin. Hasan Basri Çantay Hulâsa Dirilerle ölüler bir olmaz. Şübhesiz ki Allah kimi dilerse ona hakıykatları duyurur. Sen kabirlerde olanlara da işitdirecek değilsin a!.. İbni Kesir Diriler ile ölüler de bir değildir. Muhakkak ki Allah; dilediğine işittirir. Sen; kabirlerde olanlara işittirecek değilsin. Ömer Nasuhi Bilmen Ve berhayat olanlar ile ölmüşler de müsavî olamaz. Şüphe yok ki, Allah dilediğine işittirir ve sen kabirlerde bulunanlara işittirici değilsin. Tefhim-ul Kuran Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin. Warning includeturkce/bil/ Failed to open stream No such file or directory in C\inetpub\vhosts\ on line 27 Warning include Failed opening 'turkce/bil/ for inclusion include_path='.;.\includes;.\pear' in C\inetpub\vhosts\ on line 27
Fâtır Sûresi 19-22. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fâtır Sûresi Hakkında Fâtır sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Cenâb-ı Hakk’ın اَلْفَاطِرُ Fâtır sıfatından alır. Buna “Melâike” sûresi de denilir. Resmî tertîbe göre 35, iniş sırasına göre 43. sûredir. Fâtır Sûresi Konusu Sûre ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği ve kudretinin kâinatta tecelli eden pek çok delillerinden söz ederek, O’nun kulluğa lâyık tek ilâh olduğu fikrini işler. Yaratan O’dur, rızık veren O’dur, izzet ve şeref veren O’dur. O zengin ve müstağnî, insanlar ise O’na sonsuz derecede muhtaçtır. Bütün izzet ve şeref yalnızca O’na mahsus olduğundan, izzet ve şeref isteyenler için O’na inanmak, O’na teslim olmak, yalnızca O’na kul köle olmak zarûrîdir. Acı ve tatlı deniz, gece ile gündüz, âmâ ile gören, karanlıkla aydınlık, ölü ile diri gibi âlemde birbirinin zıddı olarak tecelli eden varlık ve olaylar, iman ile küfrün hakikatini anlamak için birer misaldir. İman güzelliklerin, küfür ise kötülüklerin temsilcisidir. Bu sebeple sûrede iman ehlinin nâil olacağı ebedi mutlulukla, küfür ehlinin feci halleri canlı birer tablo halinde arz edilir. İnsanların zulmü ve nankörlüğüne rağmen Cenâb-ı Hakk’ın onlara mühlet verdiği, dolayısıyla bu mühletin iyi değerlendirilmesi gereği üzerinde durulur. Fâtır Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada otuz beşinci, iniş sırasına göre kırk üçüncü sûredir. Furkan sûresinden sonra, Meryem sûresinden önce Mekke’de inmiştir. وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ ﴿١٩﴾ وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ ﴿٢٠﴾ وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ ﴿٢١﴾ وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ ﴿٢٢﴾ Karşılaştır 22 Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dileğine gerçeği işittirir. Sen ise onu kabirlerde olanlara işittiremezsin. TEFSİR Bu karşılaştırmalı misaller mü’min ile kâfirin hâlini izah eder. Âyetlerde yer alan “gören” kelimesi mümini, “kör” kelimesi kâfiri, “aydınlık” imanı, “karanlıklar” küfrü, “gölge” rahatlığı ve huzuru, “sıcak” sıkıntıyı ve yakıcı ateşi, “diriler” müminleri, “ölüler” kâfirleri anlatmak için kullanılmıştır. Buna göre › Allah Teâlâ’nın, Peygamberi vasıtasıyla gönderdiği dinin gerçekliğini göremeyenle, onun gerçek olduğunu görüp Hz. Muhammed tasdik ederek ona ittibâ eden bir değildir. Yine basîret gözü kapalı olduğu için kâinattaki tüm varlığın hangi hakikate işaret ettiğini göremeyenle, basîret sahibi olduğu için her zerrede Allah’ın birliğini ve insanın Allah indindeki kıymet ve mesuliyetini idrak edenler eşit değildir. › Küfrün karanlıkları ile imanın nuru bir değildir. Birinciler cehalet, zan, vehim ve karanlıklar içinde olup Peygamber getirdiği aydınlıktan bilerek kaçmaktadırlar. İkinciler ise, açık olan basîret gözleriyle Allah Resûlü’nün getirdiği aydınlığı hemen görürler. İnkâr, şirk ve isyân yolunun felakete, Kur’an ve sünnet yolunun ise hayır ve felâha götürdüğünü anlarlar. › Cennetin güzel gölgeleri ile cehennemin kavurucu sıcaklığı da bir değildir. Bu iki grup insan aynı yolun takipçileri olmadığı için bunların âhirette karşılaşacakları sonuçlar da farklı olacaktır. Mutlaka kötülüğe ceza, iyiliğe mükâfat verilecektir. Bir grup kavurucu cehennem ateşinde yanarken, diğer grup Allah’ın rahmetinin gölgesinde serinleyecektir. Âyet-i kerîmede buyrulur “Cennetin yiyecekleri de, gölgesi de devamlıdır.” Rad 13/35 › Kalpleri Allah ve Rasûlü’ne iman ve Kur’an mârifetiyle diri olanlar ile küfrün galebesi sebebiyle kalpleri ölü olanlar; Allah’ın hiçbir emir ve nehyini tanımayanlar da bir değildir. Mümin sahip olduğu duygu, idrak, anlayış ve şuur sebebiyle iyilik ve kötülüğü ayıracak derecede hassastır. Kalbi ve ruhu diridir. Kâfirler ise tam aksine inatçılığa gömülüp karanlıklar içinde kalmış bir körden daha beter hale geldikleri için kendisinde hiçbir duygudan eser kalmamış ölüye benzerler. Bu gerçekler ışığında peygamberlerin vazifelerinin ne olduğunu bildirmek üzere şöyle buyruluyor. Kaynak Ömer Çelik Tefsiri
Kuran-ı Kerim’in 35. suresi olan Fâtır Suresi, Mekke’de nazil olmuştur ve 45 ayettir. Fâtır Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu, Diyanet Meali ve Fazileti. Kolay okunabilir Türkçe transkript ve Arapça-Türkçe Latin harfli okunuşu ve anlamıFâtır suresinin anlamı nedir, Fâtır’ ne demek? Fâtır suresinin konusu nedir, neden bahsetmektedir? Fâtır suresini okumanın faziletleri nelerdir? Fâtır Suresi neden indirilmiştir? Fâtır Suresinin özellikleri nelerdir? Fâtır Suresi ne zaman ve niçin okunur? İşte Fâtır suresi okumanın fazilet ve faydaları…Fâtır Suresi Hakkında Kısa BilgiFâtır Suresi, Mekke döneminde inmiştir. Toplam 45 âyettir. Fatır Sûresi, adını birinci âyette geçen “Fâtır” kelimesinden almıştır. Fâtır, kelime anlamı olarak; her şeyi en üstün sanatıyla yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” diye de Suresi Mekke döneminin ortalarında Habeşistan’a hicret olayından sonra ve Mirac’tan önce nazil olmuştur. Abdullah Mahmûd Şehhâte, I, 319.Fatır Suresi, Mekke’de ve Furkân Sûresinden sonra nazil olmuştur. Nazil olduğu tarihine göre ise 42. Suresi, adını birinci ayette geçen “Fâtır” kelimesinden alır. Fatır, Allah’ın isimlerinden ve sıfatlarından olup “en üstün şekilde ve ilk olarak yaratan” anlamına gelir. Yine ilk âyette geçen “el-Melâike” kelimesinden dolayı “Melâike sûresi” de Suresi, Kur’an-ı Kerîm’in 35 otuz beşinci sûresidir. 45 ayet, 777 kelime, 3130 kelimesi sûrenin ilk ayetinde Allah ismine sıfat olarak geçmektedir. Buna göre, “Göklerin ve yerin fâtırı olan Allah’a hamdolsun” demek, “Gökleri ve yeri yok iken herşeyi harika ve en güzel şekilde yaratan Allah’a hamdolsun” anlamına Suresi’nin genelinde, Allah’ın eşsiz yaratıcılığını, yoktan ve yeniden diriltici, yaratma gücünü ve aynı zamanda iradesini ve Peygamberleri aracılığıyla izhar etmesini, öldükten sonra dirilme, Allah’ın nimetleri ve mü’minle kâfir arasındaki farkları güzel ve açık örneklerle konu Suresi, Allah’a şükür, hamd ve senâ ile başlar. Daha sonra varlık âleminin sırlarından, tüm kainattaki kudret eserlerinden, Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren delillerden, inkâr edenlerin, yalanlayanların karşılacakları durumlardan, müşriklerin, şeytana uyanların akıbetlerinden bahsederek devam ve cehennem ehli hakkındaki uyarıcı ayetlerden sonra tabiat ile ilgili kanunları, Allahu Teala’nın kudretini, insanın yaratılışındaki hikmetleri, kâinat ve tabiatla ilgili tasvirleri ile açık ve mükemmel şekilde insana ders salih ameller, rızık, göklerde ve yerlerdeki oluşumlar ve bunun gibi tefekkuri birçok konularda iman hakikatlari ve eserleri hakkında en güzel bir sürette beyan diğer âyetleri ağırlıklı olarak birinci âyetin tefsiri niteliğindedir. Allah’ın varlığına, birliğine, O’nun eşsiz yaratıcı kudretine delâlet eden alâmet ve tesvirleri beyan eder. Bununla birlikte nübüvvet müessesesinin ve âhiret inancının önemini vurgular. Hidayet-dalâlet sebeplerini göstererek hak ve bâtıl mücadelesinin sonuçlarına işaret Suresi, tüm insanlığı, inanca, Allah’ın eşsiz kudret ve azametine dair örnekleri ile kurtuluşa davet ederek ve SırlarıFatır süresini, her kim okursa görünmeyen kuvvetlerin, şeytanların ve insan şeytanlarının şerlerinden emin olur, Hak Teala bu sûreye devam edenlerin ömürlerine bereket Suresini devamlı okuyan kimse, diğer mahlukat tarafından Suresini her gün okuyan kimse şeytanın şerrinden korunur, ömrü bereketli Suresi her gün 1 defa okunursa, şeytan şerrin den korunur, ömrü de bereketli kim Fatır Suresini Arapça halinde yazıp da binek aracına koyarsa, hırsızlara ve diğer tehlikelere karşı Allah’ın izniyle ve ticaretlerinde bolluk, bereket ve bol kazanç sağlamak isteyen kimse, yeni ve temiz pamuklu kumaş parçasına yazılan Fatır suresinin 29-30. ayetlerini kendi üzerinde veya iş yerinde Suresini ihlaslı şekilde okuyan mümin için Peygamber Efendimiz, cennet kapılarının ona açılacağını Suresini devamlı okuyan kimsenin ömrü uzun ve bereketli Suresini sürekli okuyan ve amel eden kimse şeytanın şerrinden ve kötü şeylerden muhafaza işlerin yolunda gitmesi için, bol ve bereketli kazanç için Fatır Suresi sıklıkla okunması tavsiye Suresini devamlı okumayı âdet edinmiş kimse cinlerin zararından ve kötülüklerinden Sallallahü Aleyhi ve Sellem bir hadis-i şerifinde buyurdu ki “Her kim Fatır Suresini vird edinip okursa, cennete dilediği kapıdan girmeye hak kazanır.” İbnü’l-Cevzî, I, 239-242; Zerkeşî, I, 432Fatır 1. Ayet Arapçaالْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١﴾Arapça Okunuşu Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin mesnâ ve sulâse ve rubâa, yezîdu fîl halkı mâ yeşâu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun.Anlamı Hamd; gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlara sahip melekleri, resûller elçiler kılan Allah’a aittir. Yaratmada dilediğini arttırır. Muhakkak ki Allah, her şeye 29 – 30 AyetleriArapça-Türkçe Okunuşu ve MealiFatır Suresi 29. Ayet Arapçaإِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ ﴿٢٩﴾Arapça Okunuşu İnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirran ve alâniyeten yercûne ticâraten len tebûrtebûre.Anlamı Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.* * *Fatır Suresi 30. Ayetلِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٣٠﴾Li yuveffîyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlihi, innehu gafûrun şekûrşekûrun.Anlamı Onların ecirleri mükâfatları onlara vefa edilir ödenir. Ve Allah, onlara fazlından artırır. Muhakkak ki O; Gafûr’dur mağfiret eden, Şekûr’dur şükredilen.Fatır Suresi 41. Ayetإِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًاİnnallâhe yumsikus semâvâti vel arda en tezûlâ, ve le in zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dihî, innehu kâne halîmen gafûrâgafûran.Anlamı Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye kurduğu düzende tutuyor. Andolsun, eğer onlar yörüngelerinden sapıp yok olur giderlerse, O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, halîmdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir, çok Suresi 44. Ayetأَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا ﴿٤٤﴾E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveten, ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ardı, innehu kâne alîmen kadîrâ kadîran.Yeryüzünde dolaşıp, onlardan öncekilerin akıbeti sonu nasıl oldu bakmadılar mı? Ve onlardan daha çok kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Muhakkak ki O, en iyi bilendir, herşeye imamı Nasser Al Qatami Fâtır Suresi Dinleبِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِFâtır Suresi Arapça-Türkçe OkunuşuBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿١﴾Fatır Suresi 1. Ayet El hamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin mesnâ ve sulâse ve rubâa, yezîdu fîl halkı mâ yeşâu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٢﴾Fatır Suresi 2. Ayet Mâ yeftehillâhu lin nâsi min rahmetin fe lâ mumsike lehâ, ve mâ yumsik fe lâ mursile lehu min ba’dihî, ve huvel azîzul hakîmhakîmu. Allah, rahmetinden insanlar için ne açarsa genişletirse, o taktirde onu tutacak yoktur. Ve neyi tutarsa, artık O’ndan sonra onu gönderecek serbest bırakacak da yoktur. Ve O; Azîz’dir üstün, yüce, Hakîm’dir hüküm ve hikmet sahibi.يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ ﴿٣﴾Fatır Suresi 3. Ayet Yâ eyyuhân nâsuzkurû ni’metallâhi aleykum, hel min hâlikın gayrullâhi yerzukukum mines semâi vel ardardı, lâ ilâhe illâ huve fe ennâ tu’fekûntu’fekûne.Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki ni’metini zikredin. Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran, Allah’tan başka bir Halîk bir Yaratıcı var mı? O’ndan başka İlâh yoktur. Öyleyse nasıl îmândan döndürülüyorsunuz?وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ ﴿٤﴾Fatır Suresi 4. Ayet Ve in yukezzibûke fe kad kuzzibet rusulun min kablike, ve ilâllâhi turceul umûrumûru. Ve eğer seni tekzip ediyorlarsa yalanlıyorlarsa, senden önceki resûller de yalanlanmıştı. Emirler bütün işler, Allah’a أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾Fatır Suresi 5. Ayet Yâ eyyuhân nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrannekum billâhil garûrgarûru. Ey insanlar! Muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. Aldatıcılar da sizi Allah ile affına güvendirerek الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ ﴿٦﴾Fatır Suresi 6. Ayet İnneş şeytâne lekum aduvvun fettehızûhu aduvvâaduvven, innemâ yed’û hızbehu li yekûnû min ashâbis saîrsaîri. Muhakkak ki şeytan, sizin düşmanınızdır. Öyleyse onu düşman edinin. O, kendi hizbini taraftarlarını sadece alevli ateş cehennem ehlinden olmaları için كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ ﴿٧﴾Fatır Suresi 7. Ayet Ellezîne keferû lehum azâbun şedîdun, vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiratun ve ecrun kebîrkebîrun. Kâfir olanlar; onlar için şiddetli azap vardır. Ve âmenû olanlar Allah’a ulaşmayı dileyenler ve salih amel nefs tezkiyesi yapanlar; onlar için mağfiret ve büyük mükâfat زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ ﴿٨﴾Fatır Suresi 8. Ayet E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe raâhu hasenâhasenen, fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserâtin, innallâhe alîmun bimâ yesneûnyesneûne. Fakat kötü ameli, kendisine süslenen güzel gösterilen, böylece onu güzel gören kişi mi? İşte muhakkak ki Allah, dilediği kişiyi dalâlette bırakır ve dilediği kişiyi hidayete erdirir. Artık onlar için nefsin, hasret duymasın hüzünlenmesin. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını en iyi الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ ﴿٩﴾Fatır Suresi 9. Ayet Vallâhullezî, erseler rîyâha fe tusîru sehâben fe suknâhu ilâ beledin meyyitin fe ahyeynâ bihil arda ba’de mevtihâ, kezâliken nuşûrnuşûru. Ve o Allah ki, rüzgârı gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra da onu ölü beldeye sevkederiz. Böylelikle arzı, ölümünden sonra onunla yağmurla diriltiriz. Nuşur yeniden dirilip yayılma, işte bunun كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُوْلَئِكَ هُوَ يَبُورُ ﴿١٠﴾Fatır Suresi 10. Ayet Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâcemîan, ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuhu, vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîdun, ve mekru ulâike huve yebûryebûru. Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler sözler, O’na erişir. Onu, salih amel nefs tezkiyesi yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlar; onlar için şiddetli azap vardır. Ve onların tuzakları boşa خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ ﴿١١﴾Fatır Suresi 11. Ayet Vallâhu halakakum min turâbin summe min nutfetin summe cealekum ezvâcâezvâcen, ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve mâ yuammeru min muammerin ve lâ yunkasu min umurihî illâ fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîryesîrun. Ve Allah sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden. Sonra da sizi çiftler kıldı. O’nun ilmi olmaksızın bir kadın yüklenemez hamile kalamaz ve doğum yapamaz. Ömür verilen bir kimsenin ömrü kitapta olanın dışında uzatılmaz veya onun ömründen eksiltilmez. Muhakkak ki bu, Allah için çok يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢﴾Fatır Suresi 12. Ayet Ve mâ yestevîl bahrâni hâzâ azbun furâtun sâigun şerâbuhu ve hâzâ milhun ucâcun, ve min kullin te’kulûne lahmen tariyyen ve testahricûne hilyeten telbesûnehâ, ve terâl fulke fîhi mevâhira li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûnteşkurûne. Ve iki deniz müsavi eşit olamaz. Bu lezzetli, tatlıdır. Susuzluğu gideren, içimi kolay olandır. Ve bu diğeri tuzludur, acıdır. Hepsinden taze et yersiniz. Ve giyeceğiniz takacağınız süs eşyası inci, mercan çıkarırsınız. Ve onun fazlından istemeniz için onda suyu yarıp giden gemiler görürsünüz. Umulur ki böylece اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ ﴿١٣﴾Fatır Suresi 13. Ayet Yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli ve sahharaş şemse vel kamere kullun yecrî li ecelin musemmâmusemmen, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulku, vellezîne ted’ûne min dûnihî mâ yemlikûne min kıtmîrkıtmîrin. Allah, geceyi gündüzün içine, gündüzü gecenin içine sokar. Güneş’i ve Ay’ı emri altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir zamana kadar akar yörüngelerinde dönerler. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Mülk, O’nundur. O’ndan Allah’tan başka taptıklarınız, bir kıtmire hurma çekirdeğinin zarına bile malik تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ ﴿١٤﴾Fatır Suresi 14. Ayet İn ted’ûhum lâ yesmeû duâekum, ve lev semiû mâstecâbû lekum, ve yevmel kıyâmeti yekfurûne bi şirkikum, ve lâ yunebbiuke mislu habîrhabîrin. Eğer onlara dua ederseniz sizi, dualarınızı işitmezler. Şâyet işitmiş olsalar bile size icabet edemezler. Kıyâmet günü sizin şirkinizi inkâr edecekler. Ve sana bunun bu haberin mislini benzerini verecek kimse, şey bulunmaz Allah’tan başkası haber veremez.يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ ﴿١٥﴾Fatır Suresi 15. Ayet Yâ eyyuhân nâsu entumul fukarâu ilâllâhi, vallâhu huvel ganiyyul hamîdhamîdu. Ey insanlar! Sizler, Allah’a muhtaç fakirlersiniz. Ve Allah ki, O; Gani’dir zengin, ihtiyacı olmayan, Hamîd’dir hamdedilen.إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ ﴿١٦﴾Fatır Suresi 16. Ayet İn yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîdcedîdin. Eğer dilerse sizi giderir yok eder ve sizin yerinize yeni bir halk ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ ﴿١٧﴾Fatır Suresi 17. Ayet Ve mâ zâlike alâllâhi bi azîzazîzin. Ve bu, Allah’a Allah için azîz güç تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ ﴿١٨﴾Fatır Suresi 18. Ayet Ve lâ tezirû vâziratun vizra uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâtsalâte, ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsihî, ve ilâllâhil masîrmasîru. Ve yük taşıyan birisi bir günahkâr başka birinin yükünü günahını yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu günahlarını yüklenmeye başkasını çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa nefsini tezkiye ederse, o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş varış Allah’adır Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır.وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ ﴿١٩﴾Fatır Suresi 19. Ayet Ve mâ yestevîl a’mâ vel basîrbasîru. Ve âmâ kör olanla basiret sahibi olan gören müsavi eşit الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ ﴿٢٠﴾Fatır Suresi 20. Ayet Ve lâz zulumâtu ve lân nûrnûru. Ve zulmet karanlık ve nur aydınlık da eşit olmaz.وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ ﴿٢١﴾Fatır Suresi 21. Ayet Ve lâz zıllu ve lâl harûrharûru. Ve gölge ve sıcaklık da eşit olmaz.وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاء وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاء وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ ﴿٢٢﴾Fatır Suresi 22. Ayet Ve mâ yestevîl ahyâu ve lâl emvâtemvâtu, innallâhe yusmiu men yeşâu, ve mâ ente bi musmiin men fîl kubûrkubûri. Ve hayy diri olanlar ve ölüler eşit olmaz. Muhakkak ki Allah, dilediğine işittirir. Ve sen, kabirlerde mezarlarda olanlara işittirici أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ ﴿٢٣﴾Fatır Suresi 23. Ayet İn ente illâ nezîrnezîrun. Sen sadece bir nezirsin uyarıcısın.إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ ﴿٢٤﴾Fatır Suresi 24. Ayet İnnâ erselnâke bil hakkı beşîran ve nezîrânezîran, ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîrnezîrun. Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve nezir uyarıcı olarak gönderdik. İçinden bir nezir gelip geçmiş olmayan hiçbir ümmet يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ ﴿٢٥﴾Fatır Suresi 25. Ayet Ve in yukezzibûke fe kad kezzebellezîne min kablihim, câethum rusuluhum bil beyyinâti ve biz zuburi ve bil kitâbil munîrmunîri. Ve eğer seni tekzip ediyorlarsa yalanlıyorlarsa, o taktirde bil ki onlardan öncekiler de resûllerini yalanlamışlardı. Onların resûlleri, onlara beyyineler mucizeler, açık deliller ve zuburi sayfalar ve nurlandırıcı kitap أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿٢٦﴾Fatır Suresi 26. Ayet Summe ehaztullezîne keferû fe keyfe kâne nekîrnekîri. Sonra inkâr edenleri yakaladım. Bundan sonra inkârım inkâr edilmem nasıl oldu?أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ ﴿٢٧﴾Fatır Suresi 27. Ayet E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen, fe ahracnâ bihî semerâtin muhtelifen elvânuhâ, ve minel cibâli cudedun bîdun ve humrun muhtelifun elvânuhâ ve garâbîbu sûdsûdun. Allah’ın suyu, semadan indirdiğini görmedin mi? Böylece onunla çeşitli renklerde ürünler meyveler çıkardık. Ve dağlardan beyaz, kırmızı, çeşitli renklerde ve kara ve kapkara koyu siyah yollar kıldık.وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ ﴿٢٨﴾Fâtır Suresi 28. Ayet Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhu kezâlike, innemâ yahşâllâhe min ibâdihil ulemâu, innallâhe azîzun gafûrgafûrun. Ve bunun gibi insanlardan, davarlardan, yürüyen hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Ancak kullarından ulema âlimler, Allah’a karşı huşû duyar. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir üstün, yüce, Gafûr’dur mağfiret eden.إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ ﴿٢٩﴾Fâtır Suresi 29. Ayet İnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirran ve alâniyeten yercûne ticâraten len tebûrtebûre. Muhakkak ki Allah’ın Kitabı’nı okuyanlar, namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infâk edenler, asla kesilmeyecek devam edecek bir ticaret kazanç ümit أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٣٠﴾Fatır Suresi 30. Ayet Li yuveffîyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlihi, innehu gafûrun şekûrşekûrun. Onların ecirleri mükâfatları onlara vefa edilir ödenir. Ve Allah, onlara fazlından artırır. Muhakkak ki O; Gafûr’dur mağfiret eden, Şekûr’dur şükredilen.وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ ﴿٣١﴾Fatır Suresi 31. Ayet Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi huvel hakku musaddikan limâ beyne yedeyhi, innallâhe bi ibâdihî le habîrun basîrbasîrun. Ve sana kitaptan vahyettiğimiz, onların ellerindekini tasdik edici olarak haktır. Muhakkak ki Allah, kullarından mutlaka haberdar olandır, onları أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ ﴿٣٢﴾Fatır Suresi 32. Ayet Summe evresnâl kitâbellezînastafeynâ min ibâdinâ, fe minhum zâlimun li nefsihî, ve minhum muktesidun, ve minhum sâbikun bil hayrâti bi iznillâhi, zâlike huvel fadlul kebîrkebîru. Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba varis kıldık. Böylece onlardan bir kısmı nefsine zulmedicidir, onlardan bir kısmı muktesittir. Onlardan bir kısmı da Allah’ın izniyle hayırlarda yarışanlardır. İşte o ki o, büyük عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ ﴿٣٣﴾Fatır Suresi 33. Ayet Cennâtu adnin yedhulûnehâ yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harîrharîrun. Onlar, adn cennetlerine girerler. Orada altından bilezikler ve inciler takarlar. Ve orada onların elbiseleri الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٣٤﴾Fatır Suresi 34. Ayet Ve kâlûl hamdu lillâhillezî ezhebe annâl hazenhazene, inne rabbenâ le gafûrun şekûrşekûrun. “Ve bizden hüznü gideren Allah’a hamdolsun, muhakkak ki Rabbimiz, gerçekten Gafûr’dur mağfiret eden, Şekûr’dur şükredilen.” dediler derler.الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ ﴿٣٥﴾Fatır Suresi 35. Ayet Ellezî ehallenâ dârel mukâmeti min fadlihî, lâ yemessunâ fîhâ nasabun ve lâ yemessunâ fîhâ lugûblugûbun. Ki O, bizi fazlından kalınacak ikâmet edilecek bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmaz ve orada bize açlık ve meşakkatten dolayı bir bıkkınlık ve usanç كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ ﴿٣٦﴾Fâtır Suresi 36. Ayet Vellezîne keferû lehum nâru cehennemcehenneme, lâ yukdâ aleyhim fe yemûtû ve lâ yuhaffefu anhum min azâbihâ, kezâlike neczî kulle kefûrkefûrin. Ve inkâr edenler Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Onlar için cehennem ateşi vardır. Onlar için karar verilmez ki böylece bu karar gereğince ölsünler ve onun azabı, onlardan hafifletilmez. İşte Biz, bütün inkâr edenleri böyle يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٣٧﴾Fâtır Suresi 37. Ayet Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrallezî kunnâ na’melna’melu, e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîrnezîru, fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîrnasîrin. Ve onlar, orada feryat ederler “Rabbimiz bizi buradan çıkar, yapmış olduklarımızdan başka amel salih amel yapalım.” Size orada dünyada, tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde azabı tadın. Artık zalimler için bir yardımcı اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٣٨﴾Fâtır Suresi 38. Ayet İnnallâhe âlimu gaybis semâvâti vel ardardı, innehu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Muhakkak ki O, sinelerde olanı en iyi الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا ﴿٣٩﴾Fatır Suresi 39. Ayet Huvellezî cealekum halâife fîl ardı, fe men kefere fe aleyhi kufruhu, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum inde rabbihim illâ maktâmakten, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum illâ hasârâhasâran. Sizi yeryüzünde halifeler kılan O’dur. Artık kim inkâr ederse, o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlere küfürleri, Rab’lerinin huzurunda, gazaptan başka bir şey artırmaz ve kâfirlere küfürleri, hasardan ziyandan başka bir şey أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا ﴿٤٠﴾Fâtır Suresi 40. Ayet Kul e raeytum şurakâekumullezîne ted’ûne min dûnillâhi, erûnî mâzâ halakû minel ardı em lehum şirkun fîs semâvâtsemâvâti, em âteynâhum kitâben fe hum alâ beyyinetin minhu, bel in yaıduz zâlimûne ba’duhum ba’dan illâ gurûrâgurûran. De ki “Allah’tan başka taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin! Yerden topraktan ne halkettiler yarattılar. Veya onların göklerde ortakları mı var? Yoksa onlara kitap mı verdik de onlar, ondan o kitaptan bir beyyine delil üzerindeler mi üzerinde mi oldular? Hayır, zalimler sadece birbirlerine aldatıcı şeyler vaadederler.”إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا ﴿٤١﴾Fatır Suresi 41. Ayet İnnallâhe yumsikus semâvâti vel arda en tezûlâ, ve le in zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dihî, innehu kâne halîmen gafûrâgafûran. Muhakkak ki Allah, gökleri ve yeri, zail olurlar diye zail olmaması için tutuyor. Gerçekten ikisi de zail olurlarsa yok olurlarsa, ondan sonra, o ikisini gökleri ve yeri O’ndan Allah’tan başka tutacak yoktur. Muhakkak ki O; Halîm’dir, Gafûr’dur günahları sevaba çeviren.وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا ﴿٤٢﴾Fâtır Suresi 42. Ayet Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câehum nezîrun le yekûnunne ehdâ min ihdâl umemi, fe lemmâ câehum nezîrun mâ zâdehum illâ nufûrânufûran. Ve Allah’a en kuvvetli yeminleri ile kasem ettiler. Eğer gerçekten onlara nezir gelirse, mutlaka en çok hidayete eren ümmetlerden biri olacaklarına. Fakat bu, onlara nezir uyarıcı geldiği zaman onların nefretlerinden başka bir şeyi فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا ﴿٤٣﴾Fâtır Suresi 43. Ayet İstikbâran fîl ardı ve mekres seyyii, ve lâ yahîkul mekrus seyyiu illâ bi ehlihî, fe hel yanzurûne illâ sunnetel evvelînevvelîne, fe len tecide li sunnetillâhi tebdîlâtebdîlen, ve len tecide li sunnetillâhi tahvîlâtahvîlen. Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü hile düzenlediler. Oysa kötü hileler, sahibinden başkasına isabet etmez ulaşmaz. Öyleyse onlar, evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar bekliyorlar? Halbuki Allah’ın sünnetinde asla bir tebdil değişiklik bulamazsın. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir tahvil değişme يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا ﴿٤٤﴾Fâtır Suresi 44. Ayet E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveten, ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ardı, innehu kâne alîmen kadîrâ kadîran. Yeryüzünde dolaşıp, onlardan öncekilerin akıbeti sonu nasıl oldu bakmadılar mı? Ve onlardan daha çok kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Muhakkak ki O, en iyi bilendir, herşeye يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا ﴿٤٥﴾Fatır Suresi 45. Ayet Ve lev yuâhızullâhun nâse bimâ kesebû mâ terake alâ zahrihâ min dâbbetin, ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâmusemmen, fe izâ câe eceluhum fe innallâhe kâne bi ibâdihî basîrâbasîran. Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi sorgulasaydı, onun üstünde yeryüzünde dabbe yürüyen bir canlı bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir zamana kadar onları tehir eder erteler. Fakat onların ecelleri geldiği zaman hesaba çeker. Muhakkak ki Allah, kullarını El Ussi Fatır Suresi Sesli Dinleİlgili KonularFatır Suresi MealiFatır Suresi Bilgisayar Hatlı Arapça YazılışıFatır Suresi 1. Ayet TefsiriFatır Suresi FaziletleriFatır Suresi 29 30 AyetlerFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz Facebook’ta
Fâtır Suresi 22. ayeti ne anlatıyor? Fâtır Suresi 22. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Fâtır Suresi 22. Ayetinin Arapçasıوَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ Fâtır Suresi 22. Ayetinin Meali AnlamıDirilerle ölüler de bir değildir. Allah dileğine gerçeği işittirir. Sen ise onu kabirlerde olanlara Suresi 22. Ayetinin TefsiriBu karşılaştırmalı misaller mü’min ile kâfirin hâlini izah eder. Âyetlerde yer alan “gören” kelimesi mümini, “kör” kelimesi kâfiri, “aydınlık” imanı, “karanlıklar” küfrü, “gölge” rahatlığı ve huzuru, “sıcak” sıkıntıyı ve yakıcı ateşi, “diriler” müminleri, “ölüler” kâfirleri anlatmak için kullanılmıştır. Buna göre › Allah Teâlâ’nın, Peygamberi vasıtasıyla gönderdiği dinin gerçekliğini göremeyenle, onun gerçek olduğunu görüp Hz. Muhammed tasdik ederek ona ittibâ eden bir değildir. Yine basîret gözü kapalı olduğu için kâinattaki tüm varlığın hangi hakikate işaret ettiğini göremeyenle, basîret sahibi olduğu için her zerrede Allah’ın birliğini ve insanın Allah indindeki kıymet ve mesuliyetini idrak edenler eşit değildir. › Küfrün karanlıkları ile imanın nuru bir değildir. Birinciler cehalet, zan, vehim ve karanlıklar içinde olup Peygamber getirdiği aydınlıktan bilerek kaçmaktadırlar. İkinciler ise, açık olan basîret gözleriyle Allah Resûlü’nün getirdiği aydınlığı hemen görürler. İnkâr, şirk ve isyân yolunun felakete, Kur’an ve sünnet yolunun ise hayır ve felâha götürdüğünü anlarlar. › Cennetin güzel gölgeleri ile cehennemin kavurucu sıcaklığı da bir değildir. Bu iki grup insan aynı yolun takipçileri olmadığı için bunların âhirette karşılaşacakları sonuçlar da farklı olacaktır. Mutlaka kötülüğe ceza, iyiliğe mükâfat verilecektir. Bir grup kavurucu cehennem ateşinde yanarken, diğer grup Allah’ın rahmetinin gölgesinde serinleyecektir. Âyet-i kerîmede buyrulur “Cennetin yiyecekleri de, gölgesi de devamlıdır.” Rad 13/35 › Kalpleri Allah ve Rasûlü’ne iman ve Kur’an mârifetiyle diri olanlar ile küfrün galebesi sebebiyle kalpleri ölü olanlar; Allah’ın hiçbir emir ve nehyini tanımayanlar da bir değildir. Mümin sahip olduğu duygu, idrak, anlayış ve şuur sebebiyle iyilik ve kötülüğü ayıracak derecede hassastır. Kalbi ve ruhu diridir. Kâfirler ise tam aksine inatçılığa gömülüp karanlıklar içinde kalmış bir körden daha beter hale geldikleri için kendisinde hiçbir duygudan eser kalmamış ölüye benzerler. Bu gerçekler ışığında peygamberlerin vazifelerinin ne olduğunu bildirmek üzere şöyle Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriFâtır Suresi 22. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Mekke döneminde nüzul ettiğine inanılan bu surede, diğer surelere benzer konular ele alınmaktadır. Bu bağlamda Fatır Suresi’nde Allah’ın birliği başta olmak üzere; Allah’ı kanıtlayacak olaylara, öldükten sonra dirilmeye ve kafirler ile müminler arasındaki farklara yer verilmektedir. Bu sure içerisinde toplamda 45 ayet-i kerimeye yer Suresi’ni okuyanlar burada yer alan işaretlere bakarak Allah’ın varlığına kanaat getirilmektedir. Bu surenin indirilme sırasında ise Furkan Suresi ile Meryem Suresi arasında kaldığı ifade edilmektedir. Bu sureyi okuyan kimsenin Cennet’e istediği kapıdan girebileceğine dair faziletler bulunmaktadır. Bu fazileti sebebiyle Fatır Suresi sürekli onup dinlenen sureler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda Fatır Suresi’ni okuyup, onu ezberlemek isteyenlerin sayısı da oldukça dikkat çekmektedir. Siz de aşağıdaki başlıklara göz atarak; Fatır Suresi hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Paylaşılan Diyanet meali ile de surenin anlamını Suresi Türkçe Okunuşu lillahi fatıris semavati vel erdı caılil melaiketi rusülen ülı ecnihatim mesna ve sülase ve ruba' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba'dih ve hüvel azızül eyyühen nasüzküru nı'metellahi aleyküm hel mim halikın ğayrullahi yerzükulüm mines semai vel ard la ilahe illa hüve fe enna tü' iy yükezzibuke fe kad küzzibet rusülüm min kablik ve ilellahi türceul eyyühen nasü inne va'dellahi hakkun fe la teğurrannekümül hayatüd dünya ve la yeğurranneküm billahil şeytane leküm adüvvün fettehızuhü adüvva innema yed'u hızbehu li yekunu min ashabis keferu lehüm azabün şedıd vellezıne amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve ecrun fe men züyyine lehu suü amelihı fe raahü hasena fe innellahe yüdıllü mey yeşaü ve yehdı mey yeşaü fe la tezheb nefsüke aleyhim haserat innellahe alımüm bima erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledüm meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba'de mevtiha kezaliken kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa ileyhi yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfeuh vellezıne yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme cealeküm ezvaca ve ma tahmilü min ünsa ve la tedau illa bi ılmih ve ma tahmilü min ünsa la tedau illa bi ılmih ve ma yüammeru min müammeriv ve la yünkasu min umurihı illa fı kitab inne zalike alellahi ma yestevil bahrani haza azbün füratün saiğun şerabühu ve haza milhun ücacve min küllin te'külune lahmen tariyyev ve testahricune hılyeten telbesuneha ve teral fülke fıhi mevahıra li tebteğu min fadlihı ve lealleküm leyle fin nehari ve yulicün nehar fil leyli ve sehhareş şemse vel kamera küllüy yecrı li ecelim müsemma zalikümüllahü rabbüküm lehül mülk vellezıne ted'une min dunihı ma yemlikune min ted'uhüm la yesmeu düaeküm ve lev semiu mestecabu leküm ve yevmel kıyameti yekfürune bi şirkiküm ve la yünebbiüke mislü eyyühen nasü entümül fükaraü ilellah vallahü hüvel ğaniyyül yeşe' yüzhibküm ve ye'ti bi halkın ma zalike alellahi bi la teziru vaziratüv vizra uhra ve in ted'u müskaletün ila hımliha la yuhmel minhü şey'üv ve lev kane za kurba innema tünzirullezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil ma yesteil a'ma vel lez zulümatü ve len lez zıllü ve lel ma yestevil ahyaü ve lel emvat innellahe yüsmiu mey yeşa' ve ma ente bi müsmiım men fil ente illa erselnake bil hakkı beşırav ve nesıra ve im min ümmetin illa hala fıha iy yükezzibuke fe kad kezzebellezıne min kablihim caethüm rusülühüm bil kitabil ehaztüllezıne keferu fe keyfe kane lem tera ennellahe enzele mines semai maa fe ahracna bihı semeratim muhtelifen elvanüha ve minel cibali cüdedüm bıduv ve humrum muhtelifün elvanüha ve ğarabıbü minen nasi ved devabbi vel en'ami muhtelifün elvanühu kezalik innema yahşellahe min ıbadihil ulema' innellahe azızün yetlune kitabellahi ve ekamus salete ve enfeku mimma razaknahüm sirrav va alaniyetey yercune ticaratel len yüveffiyehüm ücurahüm ve yezıdehüm min fadlih innehu ğafurun evhayna ileyke minel kitabi hüvel hakku müsaddikal lima beyne yedeyh innellahe bi ıbadihı le habırum evrasnel kitabellezınestafeyna min ıbadina fe minhüm zalimül li nefsih ve minhüm muktesıdve minhüm sabikum bil hayrati bi iznillah zalike hüvel fadlül adniy yedhuluneha yühallevne fiha min esavira min zehebiv ve lü'lüa ve libasühüm fıha kalül hamdü lillahillezı ezhebe annel hazın inne rabbena le ğafurun ehallena daral mükameti min fadlih la yemessüna fıha nesabüv ve la yemessüna fıha keferu lehüm naru cehennem la yukda aleyhim fe yemutu ve la yühaffefü anhüm min azabiha kezalike neczı külle hüm yastarihune fıha rabbena ahricna na'mel salihan ğayrallezı künna na'mel e ve lem nüammirküm ma yetezekkeru fıhi men tezekkera ve caekümün nezır fe zuku fe ma liz zalimıne min alimü ğaybis semavati vel ard innehu alımüm bi zatüs cealeküm halaife fil ard fe men kefera fe aleyhi küfruh ve la yezıdül kafirıne rüfruhüm ınde rabbihim illa makta ve la yezıdül kafirıne küfruhüm illa eraeytüm şürakaekümüllezıne ted'une min dunillah erunı maza haleku minel erdı em lehüm şirkün fis semavat em ateynahüm kitaben fehüm ala beyyinetim minh bel iy yeıdüz zalimune ba'duhüm ba'dan illa yümsiküs semavati vel erda en tezula ve lein zaleta in emsekehüma min ehadim mim ba'dih innehu kane halımen aksemu billahi cehde eymanihim lein caehüm nezırul le yekununne ehda min ıhdel ümem felemma caehüm nezırum mazadehüm illa fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi ve lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve kanu eşedde minhüm kuvveh ve ma kanellahü li yu'cizehu min şey'in fis semavati ve la fil ard innehu kane alimen lev yüahızüllahün nase bima kesebu ma terake ala zahriha min dabbetiv ve lakiy yüahhıruhüm ila ecelim müsemma fe iza cae ecelühüm fe innellahe kane bi ıbadihı besıyraFatır Suresi Türkçe Anlamı gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur. O yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak engelleyecek yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Allah'tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?4.Ey Muhammed! Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, senden önce de nice peygamberler yalancı sayılmıştır. Bütün işler ancak Allah'a insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı Şeytan Allah hakkında sizi şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise siz de onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya edenler için çetin bir azap vardır. İman edip salih ameller işleyenler için ise bir bağışlanma ve büyük bir mükafat ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Ey Muhammed! Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yer yüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler ancak ona yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan meniden yarattı. Sonra sizi erkekli dişili eşler yaptı. Allah'ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta Levh-i Mahfuz'da yazılı olmasın. Şüphesiz bu Allah'a deniz aynı olmaz. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir; içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır. Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah'tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O'nundur. Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan Allah gibi haber insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla layık Allah dilerse sizi giderir ve yeni bir halk Allah'a göre zor bir şey günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, bir başkasını, günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah' ile gören bir ile aydınlık bir ile sıcaklık bir ile ölüler de bir olmaz. Allah dilediğine işittirir. Sen kabirde bulunanlara işittirecek ancak bir biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş Muhammed! Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara apaçık delilleri, sahifeleri ve aydınlatıcı kitabı ben inkar edenleri yakaladım. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu! musun ki Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü ürünler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı birbirinden farklı çeşitli renklerde yollar katmanlar var, simsiyah taşlar da yeryüzünde hareket eden diğer canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah'a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret kendilerine mükafatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye böyle yaparlar. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını Muhammed! Sana vahyettiğimiz kitap Kur'an, kendinden öncekini tasdik eden hak kitaptır. Şüphesiz Allah kullarından hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere Muhammed'in ümmetine miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah'ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de derler "Hamd, bizden hüznü gideren Allah'a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir."35."O, lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz. Bize orada usanç da gelmez." edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. Onlara şöyle denilir "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz o, gögüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla sizi yeryüzünde halifeler kılandır. Artık kim inkar ederse inkarı kendi aleyhinedir. İnkarcıların inkarı, Rableri katında ancak uğrayacakları gazabı artırır. İnkarcıların inkarı, ancak ziyanlarını ki "Allah'ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yerden ne yaratmışlardır?" Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kendilerine bir kitap verdik de, o kitaptan, açık bir delile mi sahip bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka hiçbir şey Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye kurduğu düzende tutuyor. Andolsun, eğer onlar yörüngelerinden sapıp yok olur giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, halimdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir, çok eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, bu ancak onların nefretlerini büyüklük taslamak ve kötü tuzak kurmak için böyle davranıyorlardı. Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır. Onlar ancak öncekilere uygulanan kanunu bekliyorlar. Sen Allah'ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda hiçbir sapma dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler. Ne göklerde ve ne de yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey vardır. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, gerekeni yapar. Çünkü Allah, kullarını hakkıyla Suresi Konusu Allah’ın yaratıcılığı, O’ndan başka tanrı bulunmadığı ve şirkin çarpık düşüncelere dayalı bir zihniyet ve tutum olduğu, Hz. Muhammed’in önceki peygamberler gibi Allah katından mesaj getirmiş hak peygamber olduğu, öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceği ve dünyadaki amellerin karşılığının âhirette mutlaka görüleceği açıklanmakta, Cenâb-ı Allah’ın kudretinin delillerinden örnekler Suresi Tefsiri Hamd, gökleri ve yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O dilediği kadar fazlasını da yaratır. Kuşkusuz Allah her şeye kadirdir.
fatır suresi 22 ayet anlamı