1803-06, 22:59. # 1. MuRaT. Çanakkale Savaşı ile İlgili Hikaye. Binlerce muhteşem kutsal hikayeden sadece birini okuyalım. Önce bir başlık koyalım "EĞER BABAN GELİRSE ANNEM SENİ HEP BEKLEDİ DE" Sonra bize ulaştırılan “hikayeye geçelim“Balıkesir'de Ali Suriri İlkokulu karşısındaki boşlukta
Köstüklü Çanakkale Savaşı'na katılan Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri gibi birçok okulun öğrencisinin şehit düştüğünü belirterek, savaşın olduğu dönemde bu üç lisenin mezun bile veremediğini bildirdi.
Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış, Sakarya, Dumlupınar’da savaşmış. Ancak İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında
Çanakkale Savaşı'nı En İyi Şekilde Anlatan İzlenesi 17 Dizi ve Film. Favorilerinize Ekleyin. 1. Son Umut (2014) Avusturalyalı bir çiftçi olan Connor, üç oğlunu da Çanakkale Savaşı'na göndermiştir. Çanakkale Savaşı'nın ardından Türkiye'ye gelen Connor'ın tek hedefi uzun süredir haber alamadığı oğullarının izini
ÇanakkaleSavaşını daha birçok farklı vecize ile tanımlayabilirim. Lakin, ben bunu savaş ve devletin o zamanki durumu hakkında daha detaylı bilgiler alabileceğin kitaplara bırakmak istiyorum. Bunun için Çanakkale Savaşı’nı en iyi şekilde anlatacak kitaplara göz atmanı öneririm.
yRBI. Çanakkale Savaşı haberleri ilk sayfaArama Sonuçları KÜLTÜR-SANAT2703 Gün 16 Saat 33 dk. önce yayınlandı 1
Haberler Yaşam Çanakkale Türküsü sözleri nedir? ÇanakkaleTürküsü hikayesi nedir? Akor, notaları ve yöresi Giriş Tarihi 1611 Güncelleme Tarihi 1612 18 Mart Çanakkale Zaferi, 107. Yıldönümünde Türkiye'nin dört bir yanından gururla anılıyor. 18 Mart dolayısıyla gündeme gelen Çanakkale Savaşı'na dair hikayeler, türküler ve şiirler araştırılıyor. Çanakkale Deniz Zaferi'nin kutlandığı bu günde, Çanakkale Türküsü de birçok yerden yankılanmaya başladı. Sabah saatlerinden itibaren yapılan kutlamaların ardından Çanakkale Türküsü hikayesi ile merak konusu. Peki, Çanakkale Türküsü sözleri nedir, hangi yöreye aittir? İşte türkü hakkında merak edilenler… ABONE OL Bugün; I. Dünya Savaşı Çanakkale Cephesinde gerçekleşen deniz muharebelerindeki zaferin 107. Yıldönümü. Türkiye tarihi için gurur kaynağı olan bu hikaye yıllardır birçok şiir, şarkı, türkü ve kitaba konu olmakta. Bunlardan en bilineni de Çanakkale Türküsü. "Çanakkale içinde vurdular beni" sözüyle yürekleri dağlayan türkünün tamamı merak konusu. Peki, Çanakkale Türküsü sözleri ve hikayesi nedir, kime aittir, yöresi nedir? İşte detaylar… ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ SÖZLERİ Çanakkale içinde aynalı çarşı Ana ben gidiyom düşmana karşı, off, gençliğim eyvah! Çanakkale içinde bir uzun selvi Kimimiz nişanlı, kimimiz evli, off, gençliğim eyvah! Çanakkale içinde bir kırık testi Analar babalar ümidi kesti, off, gençliğim eyvah! Çanakkale üstünü duman bürüdü On üçüncü fırka harbe yürüdü, off, gençliğim eyvah! Çanakkale elinde toplar kuruldu Vay bizim uşaklar orda vuruldu, off, gençliğim eyvah! Çanakkale köprüsü dardır geçilmez Al kan olmuş suları bir tas içilmez, off, gençliğim eyvah! Çanakkale'den çıktım yan basa basa Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa, off, gençliğim eyvah! Çanakkale'den çıktım başım selamet Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet, off, gençliğim eyvah! Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni, off, gençliğim eyvah! Çanakkale içinde sıra söğütler Altında yatıyor aslan yiğitler, off, gençliğim eyvah! ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ HİKAYESİ Çanakkale türküsünün hikayesi bir mektuptan kaynak almaktadır. Bu mektuptan Emrullah Nutku'nun "Çanakkale Şanlı Tarihine Bir Bakış" adlı kitabında bahsedilmektedir. Mektubun sahibi, kitabın yazarı Emrullah Nutku'nun kardeşi Seyfullah'tır. 1903 yılında doğan Seyfullah savaştan önceki dönemde Çanakkale Sultanisi adı verilen o dönemin lisesinde 1. sınıf öğrencisidir. Seyfullah'ın mektubu üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi bulunmaktadır ve Çanakkale'den gönderdiği mektupta annesine seslenir. "Sevgili Anneciğim, İki yıldır ayrı yaşadığımız bu hayat artık bitiyor. Sana ve aileme kavuşacağım için çok mutluyum. Okulumuz artık hastane olacağı için bizi İstanbul'daki okullara göndereceklermiş. Öğretmenlerimizin büyük kısmı da askere gidiyor, üst dönemlerdeki ağabeylerimiz ise gönüllü olarak askere gideceklermiş. Türkçe öğretmenimiz bugün sınıfa geldi ancak çok durmadı, o da bize veda etti. Giderken bize vakti geldiğinde vatana yapılan hizmetin okulda verilen hizmetten daha kutsal olduğunu söyledi.
Türkiye’de hem Kemalist hem de İslamcı/muhafazakâr tarih okumalarında mitleştirme eğilimi çok belirgindir. İnsanlar belli bir kampın adamıysa tarihi bugünkü pozisyonlarını ve ideolojilerini meşrulaştıracak bir tahkimat aracı olarak kullanırlar. Dolayısıyla en öznel tarihçi bile bildiği halde gerçeklerin aslında mitlerden “biraz” farklı olduğunu anlatamaz hale gelir. Tarih aktüel siyasetin bir propaganda aracına dönüşünce kaçınılmaz olarak araçsallaşır ve bir propagandaya dönüşür. Zaten kimsenin de gerçeği merak etmediği ve gerçeğin peşinden gitmediği, konforunu bozmak istemediği bir ortamda tarihin hamasi bir propagandaya dönüşmesi için gerekli toplumsal uzlaşı da böyle ortaya çıkmış olur. Çanakkale Savaşı anlatılarında ilgi çekici olan şeylerin başında Kemalist tarihçiler ile İslamcı/muhafazkar tarihçilerin savaşın önemine yaklaşımında anlatımın dozu açısından farklılıklar görülmesidir. Benim gibi ellili yaşların başında olanlar Çanakkale savaşlarının örgün eğitim döneminde bu derece yoğun anlatılmadığını Birinci Dünya savaşı içinde çok başarılı bir savunma savaşı yapılan bir cephe olarak bahsedilip Atatürk’ün savaştaki rolüne çokça yer verildiğini bilirler. Atatürk’ün savaştaki rolünü öne çıkarmak ve savaşı onun üzerinden anlatmak Kemalist tarih anlatısı açısından anlaşılır bir durumdur ve sonuçta Atatürk savaştaki rolü abartılarak neredeyse tüm cephenin komutanıymış gibi anlatılsa da ortada Atatürk’ün savaşta ciddi yararlılık göstermiş başarılı bir komutan olduğu gerçeği bulunmaktadır. İslamcı/muhafazakâr tarih anlatısı için aynı şeyi söylemekse pek mümkün değildir. Öncelikle bu savaşı son 20 yıllık süreçte tarihsel gerçekliğini yeniden yazarak anlattıklarını ve hoşlarına gitmeyen ve anlattıkları hikâye ile çelişen pek çok şeyi görmezden geldiklerini hatta farklı anlattıklarını söyleyebiliriz. Bunun bilgi noksanlığından olmadığı bir tercih olduğu ve İslamcı muhafazakar siyasetin kendi tarihsel anlatısına ihtiyacı olduğu da açıktır. İslamcılar bu noktada Kemalist tarih anlatısının Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşlarının ve o savaşların kahramanı olan Atatürk’ün karşısına içinde Atatürk’ün baş rolde olmadığı bir kahramanlık ve kurtuluş destanı çıkarma ihtiyacı duymuş ve bu nedenle Çanakkale Savaşını bir alternatif islamcı/muhafazakâr bir destan olarak yeniden kurgulamış olabilirler. Oysa Çanakkale Savaşında böyle bir anlatıyla çelişki oluşturacağı apaçık pek çok unsur vardır. Öncelikle Çanakkale Savaşı’nda Atatürk’ün karşısına çıkarılabilecek ve İslamcı/muhafazakar anlatıyı destekleyecek komutanlık düzeyinde bir figürden bahsedemeyiz. Bu durumda onlar için savaşı, komuta kademesini anlatının dışında bırakan ve askerlerin fedakarlıkları ve din, iman aşkıyla adeta cihad ettikleri, beyaz atlı evliyaların da savaşa katıldığı bir din savaşı olarak kurgulama ihtiyacı doğduğu söylenebilir. Ancak savaşın Almanya ile birlikte yine diğer emperyal Batılı güçlere karşı savaşan Osmanlı’nın Almanya’nın işini savaşta kolaylaştırabilmek ve galip gelmesini sağlamak için tuttuğu bir cephe olduğu gerçeği bu anlatıyı zedeleyeceği için kurgudan çıkarılmıştır. İslamcı anlatı açısından problem oluşturacak bir diğer gerçekse savaşa bizi sokanların II. Abdülhamit’i deviren İttihatçılar olduğudur. Yani bu din savaşının yerel uygulayıcıları pek de dindar diyemeyeceğimiz İttihatçılardır. Almanya bu savaşa sadece silah ve mühimmat yardımı yapmamış aynı zamanda pek çok Alman subay ve asker de savaşta yer almıştır. Bizzat cephe komutanının da Liman Von Sanders olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Bu nedenle emperyalistler arası bir paylaşım savaşında Almanya’nın çıkarları için oluşturulmuş bir savunma cephesinin neden bir din savaşı veya cihad olduğunu açıklamak pek kolay olmasa gerek. Bu noktada İslamcı/muhafazakâr tarih anlatısını sıkıntıya sokacak ikinci unsursa aslında ortada bize saldıran Batılı haçlı güçlerinin olmadığıdır. Osmanlıyı yöneten İttihatçılar Almanya ile savaşa girerlerse ve kazanacağına emin oldukları Almanya bu savaştan muzaffer olarak çıkarsa bunun Osmanlı’nın ve elbette onların da yararına olacağına inanmışlardı. Bu yüzden ilk saldırıyı Rusya’nın iki Karadeniz limanını bombalayarak kendileri başlattılar. Öte yandan Çanakkale’ye yığılan Batılı emperyal güçlerin derdi Çanakkale’yi geçip bir Anadolu’yu işgal hareketi başlatmak değil Karadenize açılıp dostları olan ve ülkesindeki iç karışıklıklar yüzünden zor durumda olan Rus Çarına yardım götürmekti ancak işler düşündükleri gibi gitmedi çok iyi örgütlenmiş kahramanca bir dirençle karşılaştılar. Çanakkale’deki bu direnç sayesinde Batılarca Rus Çar’ına verilmek istenen destek verilemedi ve Rusya’da Çarlık, Bolşevik ihtilaliyle devrildi. İktidara gelen Komünistlerse savaştan çekildiler. Özet olarak söyleyecek olursak İslamcı/muhafazakâr tarih anlatısında yer aldığının aksine bu savaş; bir din savaşı ve cihad değildi, ikincisi saldırgan taraf bizdik ve Batılı emperyal güçlerin amacı bize saldırmak değil Rusya’ya yardım götürmekti. Abdülhamit’i deviren İttihatçıların, Almanya’nın yanında yer alarak girdikleri bu savaşın neticede Almanya’ya faydası olmadı ve Almanya savaştan yenilerek çıktı. Çanakkale savaşlarının İslam dünyasına bir faydası oldu mu bilmiyorum ama Rusya’da komünizmin iktidara gelmesine ve seksen yıl boyunca bir süper güç olarak hüküm sürmesinde çok önemli bir etkisi olduğu açıktır. Bir diğer açık olan şeyse çoğunluğu doğal olarak Türk olmak üzere Kürt, Arap, Alman, Rum, Ermeni yüzbinin üstünde vatan evladının kahramanca bir direnişle canlarını verdiğidir. Son olarak yazımızı konu üzerine çok değerli araştırmaları olan Prof. Dr. Ayhan Aktar’dan bir alıntıyla bitirelim. “I. Dünya Savaşı emperyalist güçler’ arasında bir paylaşım savaşı ise, bu savaşta Osmanlı Devleti’nin müttefiki emperyalist’ aynı zamanda Hıristiyan’ olan Almanya, Avusturya- Macaristan ve Bulgaristan idi. İttihat ve Terakki hükümeti, bu büyük paylaşım savaşında bir koyup, üç almak amacıyla’ daha 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile gizli ittifak’ anlaşması imzalamış ve hemen ertesi gün seferberlik ilan etmişti. Osmanlı Donanması, 29 Ekim 1914 günü Rus Donanması’na ateş açıp, Rus limanlarını bombalayarak savaşı başlatmıştır. Burada Osmanlı Devleti, ülkesini savunan mazlum ve mağdur’ taraf değil; düpedüz savaşı başlatan saldırgan’ taraftır. Çanakkale’yi savunan Osmanlı V. Ordusu’nun başında Alman Generali Liman von Sanders vardı. Osmanlı Ordusu’nun Genelkurmay Başkanı ise, Fritz Bronsart von Schellendof Paşa’ydı. Bugün ayrı birer devlet olan Suriye, Irak gibi Arap ülkeleri 1914 yılında birer Osmanlı vilayeti idiler. Bu vilayetlerden askere alınanlar da zaten Osmanlı vatandaşı’ olarak doğmuşlardı. Özel olarak, “bizim yanımıza gelmeleri” diye bir şey söz konusu değildi, onlar sadece mecburi askerlik görevlerini yerine getiriyorlardı. Dolayısıyla, Almanların parası, askerî yardımları ve Alman komuta heyetinin aktif katılımı ile sürdürülen, İttihatçıların kendi ince hesapları sonunda yangından mal kaçırır gibi’ girdikleri bu savaşı Haçlı Seferleri’ne benzetmenin tek bir gerçek yanı yoktur.” Uğur TüreKamu Yönetimi Bilim Uzmanı, Coğrafya Eğitimcisiugurture
1 çanakkale savaşı ile ilgili çeşitli hikayeler-çanakkale savaşıyla ilgili hikayeler-çanakkale savaşı hakkında kısa hikayeler- Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler BULUTUN KORUMASI Menkıbelerde bir başka mucizevî yardım da bir İngiliz Alayının bulutların içinde kayboluşu biçimindedir Olay şu şekilde anlatılmaktadır; “ O gün Kraliyet Alayı taze kuvvetlerle bu saldırıda görev aldı Sağ cenahta yer alan bu alay, daha az bir mukavemetle karşılaştığı için hızla ilerlemeye başlamıştı Alay, Azmak Deresi’ nin kuru yatağını geçmiş, Kayacık Ağrılı mevkiinden Damakçı Bayırı’na doğru yürüyordu Karşılarında küçük bir tepe vardı Tepenin üzerinde garip, soluk renkte bir bulut durmaktaydıalay, sol taraftaki Ağıl Dere’ ye inmeden tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldular Yâni alanda askerlerin Mestan Tepe’ den şaşkın bakışları arasında 7-8 değişik bulutla daha birleşerek Trakya istikametine doğru uçup gittiler Orada bulunan 267 İngiliz askerinden hiçbirinin izine bir daha rastlanamamıştır” SEYİT ONBAŞI 1889-1939 Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık Manastır köyünde dünyaya geldi Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı 1912′de Balkan Savaşları’na katıldı Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi’nde görev aldı Çanakkale Savaşları’nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü Sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla “Çabuk” soyadını aldı 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti 2 Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler KINALI HASAN Çanakkale’de araştırmacı-yazar Salim Dağ ile beraberiz Salim Bey’in hazırlamış olduğu birçok kitabın konusunu Çanakkale Muharebeleri teşkil ediyor Edirneli bu muhterem insan, Kayseri’de de öğretmenlik yapmış Bendeniz de Kayserili bir eğitimci olarak Edirne’de beş yıl öğretmenlik yaptığım için ortak taraflarımız da çoktu Benim Çanakkale’yi gezmek gibi, onun da anlatmak gibi bir görevi vardı Böylece onun tatlı dilinden Çanakkale ile ilgili birkaç hatırayı da dinleme fırsatı buldum Bunlardan birisi Çanakkale’de şehit olan askerlerimizden Yozgatlı Hasan’la ilgili Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden… Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar Burada 64 Piyade Alayı, 1 Tabur, 2 Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu Hasan’a bunun mânâsının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına -Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı Ben de niye diye sormadım Sırrı Bey -Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım Hasan -Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım Sırrı Bey -Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek? Hasan -Baş üstüne komutanım Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir Hasan söyler, o yazar Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir -Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama Onlar benim gibi mahcup olmasınlar Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim Mektup Yozgat yollarına çıkar Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur 2 Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir Aradan iki ay geçmiştir Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır Yozgat’ın Sorgun İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış Mektup da anası şunları yazmış “Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum, Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu Köy katibi okudu, ben ağladım Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme Ateşe bas dese basasın yavrum Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz Elbette öylesi yakışır yavrum Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir Sakın onları incitme yavrum Südümü sana helal etmem Kumandanın saçındaki kınayı sormuş Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz İsmail’e kardeş seçtim O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım Anan Hatçe” Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur Sonra posta erini çağırır -Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu Çok geçmez posta eri geri döner -Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş Sırrı Bey, orada göz yaşarı içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar - Bilmeliydim, bilmeliydim Kurbanların kınalı olması gerek Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… vatana kurban seçilip gönderildiler Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi… Bilmeliydim, bilmeliydim 3 Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler NUSRET MAYIN GEMİSİNİN MUTLAK YAKALANIŞTAN KURTULMASI Nusret Mayın Gemisi Çanakkale savaşına noktayı koyacak olan görevine çıktığı gece Karanlık Liman ile Seddülbahir arasındaki mayınları toplayıp yerini değiştirirken O'’nu koruyan Anadolu Feneri de bir İngiliz Gemisi üzerine projektörleri dikmiş ve gemiyi takibe almıştı Fakat birden Anadolu Feneri arıza yaptı Nusret Mayın Gemisi telaşla ışıklarını söndürdü İngiliz gemisi bu sefer kendi projektörleriyle denizi taramaya başladı Geçen dakikalar içinde Nusret Mayın Gemisi tam yakalanacağı anda birden Anadolu Feneri tekrar çalışmaya başladı İngiliz gemisinin projektörleri üzerine kendi projektörlerini dikti ve iki ışık arasında kalan Nusret muhakkak bir hezimetten kurtuldu Görevini yerine getirip geri döndüğünde bu heyecana kalbi dayanamayan gemi kaptanı ,Hakkı Bey’ in naşını da karaya çıkardı Anadolu Feneri’ nin hiçbir tamirat yapılmadan kendiliğinden çalıştığını öğrenen gemi komutanı Nazmi Bey, bu olayın bir mucize olduğunu daha sonraki günlerde yazdığı günlüğünde bildirmektedir Bundan başka bulutun koruması ile ilgili anlatılan iki menkıbe daha vardır Yine “Uçan Türkler” adlı anlatılan bir menkıbe daha vardır 4 Çanakkale savaşıyla ilgili kısa hikayeler GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA Türkler’in başka M Kemal’in Omega saatinin parçalanması suretiyle kendisine hiçbir şey olmamasıdır Bu olay, Anadolu’nun pek çok yerinde, farklı şekilde anlatılır Bu olay’ yazılı olarak en güzel şekilde Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Mustafa Kemal ile Mülakat” adlı eserinde şöyle verilir “Buraya kadar muhaveremizi sakin bir vaziyette dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa’nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle _”Bu şarapnel parçasından biri Paşa’nın göğsünü okşamıştır!”dedi _Nasıl? Dedim Paşa, tespihi ile oynuyordu Cevat Bey, parlak çizmelerindeki mahmuzları şıkırt yaparak, göğsünün sol tarafındaki nişan kurdeleleri sırası ve ipek kordonu kabaresine şöyle anlatıyordu -Bulunduğumuz yer tamamen muhacimlerin arası idiPaşa da ilerleyen efradımızı seyrederken göğsüne bir şeyin kuvvetlice çarptığını duymuştur -Evet sağ taraftan ceketimde bir kurşun yeri gördümYanımda bulunan zabitRahmetli Nuri Canker Bey”Efendi,vuruldunuz” dediBen böyle bir söz şuyu bulursa askerimizin kuvve-i maneviyesi üzerinde yapacağı tesiri düşündüm Elimle zabitin ağzını kapadım “Sus” dedim Cevat Bey devam ediyordu -“Bir şarapnel misketi,göğsünün sağ tarafını tamamen Omega saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştiSaat, parça parça oldu, fakat o darbe,Paşanın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan ileri geçmemiştir”dedi -O saat sizin için tarihi bir saattirGörebilir miyim efendim?dedim Paşa -“O saatin enkazını,bu muharebeden sonra Liman Paşa hatıra olarak aldılarBana da kendilerinin aile-i asalet armasını havi bulunan saatlerini verdiler Cevat Bey saati gösterdiOmega markalı siyah bir saatArkasında bir taç ve “L2” markaları ve Paşanın kırılan saatide Mekteb-i Harbiyeden beri sakladığı Omega markalı kuvvetli bir talebe saati imişCevat Bey Zenınnth marka bir bilezik saatini gösterdi ki onu Mustafa Kemal Paşaya o kurşunun değdiği esnada yanında bulunan genç Mülazım vermiş Askerin bu kadar yanında giden, onlara ön ayak olan bir Kumandana en zorlu düşmanların bile dayanamayacağına aklım eriyordu Omega saati,Türk milleti için kendini feda etti,Komutan Mustafa Kemal’i kurtardı Türk ordusunun Kumandanını,Türk milletini,Ortadoğu’yu, insanlığı kurtardı.
Haberler Yaşam 18 Mart Çanakkale Zaferi 57. Alay'ın Kahramanlık Hikayesi Çanakkale Savaşı'nda 57. Alay hikayesi nedir ve ne zaman şehadete erdi? Giriş Tarihi 0713 Güncelleme Tarihi 1453 18 Mart Çanakkale Zaferi 57. Alay'ın Kahramanlık Hikayesi Çanakkale Savaşı'nda 57. Alay hikayesi nedir ve ne zaman şehadete erdi? Çanakkale Deniz Zaferi, 106. yılında büyük bir coşku ve kahramanlıkla kutlanacak. Tarihimiz açısından önem arz eden bu günde, Çanakkale Savaşları'na damga vuran kahramanlar ve birlikler de unutulmuyor. Bunların başında hiç şüphesiz 57. Alay geliyor. Yarbay Mustafa Kemal'in "Size ölmeyi emrediyorum" sözüyle canlarını ortaya koyarak savunma yapan 57. Alay'ın kahramanlıkları ve ortaya koyduğu başarı halen gururla anlatılıyor. Bu noktada, 57. Alay'ın kahramanlık hikayesi merak ediliyor. Peki, Çanakkale Savaşları'nda 57. Alay ne yaptı, ne zaman şehadete erdi? İşte, Çanakkale'nin kahraman birliği 57. Alay'ın hikayesi ABONE OL Türk tarihi açısında en önemli günlerin başında, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma günü gelmektedir. Her yıl 18 Mart tarihinde, topraklarımız için şehit olan askerlerimiz rahmetle anılırken 18 Mart Deniz Zaferi ise büyük bir coşku ile kutlanmaktadır. Bu değerli günde, Çanakkale Savaşları'nın akışını değiştiren kahramanlar ve birlikler unutulmuyor. Hiç şüphesiz, bunların başında 57. Alay geliyor. 57. ALAY'IN KAHRAMANLIK HİKAYESİ Yarbay Mustafa Kemal'in "Size ölmeyi emrediyorum" sözüyle canlarını ortaya koyarak savunma yapan 57. Alay'ın kahramanlıkları ve ortaya koyduğu başarı halen nesilden nesile aktarılıyor. Bu noktada, 57. Alay'ın önemi ve hikayesi merak edilirken ne zaman şehadete erdiği de araştırılan konular arasında öne çıkıyor. İşte, Çanakkale Savaşları'nın seyrini değiştiren 57. Alay'ın kahramanlık hikayesi; 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı geçiş harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca karadan çıkmayı planlayan düşman birlikleri, bu eylemlerini 25 Nisan 1915 sabahında Arıburnu bölgesinden gerçekleştirmek için harekete geçti. 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahında Arıburnu bölgesinden duyulan top sesleri üzerine bölgeye bir tabur sevkinin gündeme gelmesiyle tümene bağlı 57. Alay'ı, bir top bataryası ve süvari birliğiyle bölgeye gönderdi. Diğer destek birliklerle düşmanın tam teşekküllü 8 taburuna karşı koyan ve önemli oranda şehit veren 57. Alay, kahramanlıklarıyla ve vatanı için bile bile ölüme gitmeleriyle adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Mustafa Kemal'in "Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum" sözüyle gözünü kırpmadan düşmanın üzerine yürüyen 57. Alay ve diğer birliklerin katıldığı taarruzla ilgili İngiliz Subay General Hamilton'ın "Gebe dağlar Türk doğurmakta devam ediyor." sözü de o yıllarda Türk askerinin ortaya koyduğu mücadeleyi akıllara kazıdı. GENÇLER ATALARININ KAHRAMANLIKLARIYLA GURURLANIYOR "Çanakkale geçilmez" destanını yazan binlerce kahraman arasında kahramanlıkları ve gösterdikleri üstün başarı aradan geçen 106 yıla rağmen gururla anlatılan 57. Alay'ın tarihi Gelibolu Yarımadası'ndaki şehitliği her yıl yüzbinlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor, gelenler minnettarlığını belirtiyor, dualar ediyor. Her yıl on binlerce genç, 25 Nisan'da yaptıkları "57. Alaya Vefa Yürüyüşü"yle 57. Alay başta olmak üzere Çanakkale şehitlerini anıyor, atalarının kahramanlıklarıyla gururlanıyor. "57. ALAY'IN KAHRAMANLIĞINI DOĞRU ANLATMALIYIZ" Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet Tarihi Bilim Alanı üzerine çalışmalar yapan, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yaygın Öğretim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhan Sayılır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yarbay Mustafa Kemal'in komutasındaki 19. Tümen'e bağlı olan 57. Alay'ın, Mustafa Kemal'in emriyle bu bölgeye geldiğini ve savaş sonuna kadar bu bölgenin savunmasında birçok kahramanlıklar gösterdiğini söyledi. Çanakkale Savaşları sırasında alayın 49 subay ve 3 bin 638 erden oluştuğunu dile getiren Sayılır, şöyle devam etti "Bunların 2 bin 288 tüfeği var. Savaşlar başladığında ilk gün 25 Nisan'dan itibaren cephede yerini almış, çarpışmalara katılmış. Özellikle ilk 2-3 gün, çarpışmalarda ciddi başarı göstermiştir. Savaş esnasında kaybedilen subay ve askerlerin yerine yeni askerler getirildi. Tüm savaş boyunca 25 subay şehit olmuştur. Bu elbette ciddi bir rakamdır ama bu 25 subayın yerine aynı rütbelerde olmasa da bir alt rütbesinde asker tekrar alaya verilmiştir. Er olarak baktığımızda ise bin 817 er şehit olmuştur. Genel orana baktığımızda yarı yarıya şehit var. Bu zaten başlı başına büyük bir olay. Büyük bir kahramanlık. Gerçekleri çarpıtarak, daha farklı hikayeler işin içine koyarak gerçek kahramanlığı gölgelemek oldukça hatalı olur."
çanakkale savaşı ile ilgili hikayeler